31 Mayıs 2018 Perşembe

Damar Mesajlar

Manşet: Ve bir anda hayallerin alt üst oldu değil mi! Yalnızlığa alış, kefen bile bir kişilik.
Her şey bitmiş olsa da bazen gidemezsin.
Seni içimde yaşatmak için neleri öldürdüm bir bilsen!
Sadece gülüşümü yakala, öfkem sana ağır gelir.
İstersem çare, istemezsem bahane bulurum. Sen rahat ol!
Kahpeliğin okulu yok. Ama nedense mezunu çok…
Kime kıymet versem hayatımı ‘kıyamete’ çevirmesini iyi biliyor.
Oyun bitti perde kapandı gerçek hayata hoş geldin.
Seni seviyorum, duvar yazısı değil, alın yazısıdır. Herkese söylenmez.
Çok gördük gemileri yakıp gidenleri, hepsi yüzerek geri geldiler!
Her kurşuna yer var yüreğimde. Yeter ki sırtımdan vurmayacak kadar şerefli ol.
Öyle karmakarışık bir haldeyim ki şimdi. Ağlaya ağlaya gülesim var.
Cinayet saati neredeydin diye sorarlarsa eğer unutma; ‘Gidiyordum’ diyeceksin.
Artık hayattan bir şey istemiyorum. Benden aldıklarını geri verse yeter.
Bir gün biri başarırsa şayet, gelmiş geçmiş en büyük devrim “unutmak” olacaktır.
Anlamaya çalışma, hayat böyledir işte. Hep o kıyamadıklarımız kıyar bize.
Ne bileyim be sevgili. Öyle güzel baktın ki gözlerime, sevmek değil ölmek geldi içimden.
“Sus” be yüreğim, bende biliyorum özlediğimi! Sus ki bilmesin özlediğimi!
Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç. Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Suç benim değil ki. Şiir kokuyordu bakışların. Yazmamak gözlerine ihanet olurdu.
Yetimhanede yaşayan küçük bedenlerin, ranzalarına yazdıkları “anne” kelimesi kadar masum olmalı aşk.
Uzaktan görenler diyor ki ”duygusuz”. Duygusuz olduğum için mi gözlerim kaç zamandır uykusuz.
Biliyor musun şarkılara neden “parça” deniyor. İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik bir yanını tamamlıyor.
Ekmeğim, aşım helal olsun yiyene, içene. Ama hakkım helal değil; dost gibi görünüp kuyumu eşene!
Varsın olmasın hayatta her istediğimiz. Biz olana “elhamdülillah” olmayana da “eyvallah” demesini biliriz.
Susmak kabullenmek değil, cevaptır. Eğer insan kısa cümleler kuruyorsa, uzun yorgunlukları vardır.
Kadın yüzünde ki sivilceleri bile fondötenle gizleyebiliyor. Sen, onun acı çektiğini nerden anlayacaksın ki.
Boynu bükük duruyorsam eğer; içimden öyle geldiği için değil, yüreğimden gidenler olduğu içindir!
Çok değişti artık devir çok, çıktı işler rayından. Karnı tok olup ”küfür” edeni de var. Karnı aç olup şükür edeni de.
Ne garip bir muamma en çok incittiğimiz kişilerin, aslında en sevdiklerimiz oluşu ne garip değil mi?
Hayat sürekli bir tırmanıştır kimsenin emeğine ve yüreğine basmadan tırmanmak tırmanışın insancasıdır.
Bırakın senin için ölürüm laflarını. Önce kendiniz için yaşamayı öğrenin, sonra başkası için ölürsünüz.
Sen sevdiğin için sakın utanma, çünkü utanması gereken; sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmeyendir.
Ah canım ciğerim, sevdiğim, iki gözüm, canımın cananı yâr. Tefsiri çok zor olacak ki. Okuyamadın gönlümü.
Artık hayat, küçükken oynadığım kutu kutu penseye benziyor nerdeyse. Çünkü herkes bir bir arkasını dönüyor sadece.
Burnumuzdan akanı, kolumuza silecek kadar cesur çocuklardık. Ne ara gözümüzden akanı köşe bucak saklar olduk?
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan… Candan dost aramamız da bu yüzden, camdan anlayan.
Bazen sadece onun sende bıraktığı izleri özlersin. Her şarkıda ayrı bir hatıra saklıdır sanki istesen de silemezsin.
Bir kere girdimi aşk virüsü kanser gibi sarar, tüm bedeni ne öldürür nede güldürür, ruh bedende olduğu sürece süründürür.
Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni. Biraz heyecan, birazda salıncağı başkası kapacak korkusu işte.
Bilseydim dünyanın keşkelerden kurulduğunu küçükken ne olmak istiyorsun diye sorduklarında mutlu olmak istiyorum derdim!
Şimdi vur kendini. Unutulmuş bir şiirin son dizelerinde sonra yarım kalan bir şarkı ısmarla kendine. Bu kentte böyle ölünür.
Dünyada “her erkeğe 3 bayan düşüyor” derler ya. Doğru olanda bu… Bir erkek kalbine 3 bayan sığdırmalı. Annesi, karısı ve kızı…
Kan bağı neye yarar, can bağı olmadıktan sonra. Can bağıyla bağlı öyle dostlarım var ki; kan bağlarımı hiç aratmıyorlar bana.
Sana ihtiyacım var dediğiniz kişi; eğer “neden” diyorsa gelmez, “ne zaman” diyorsa gönülsüz gelir, “nerdesin” diyorsa mutlaka gelir.
Dalında son bir yaprak olmaktır yaşamak ve asi rüzgâra direnmektir. Fırtına koparken bile ağız dolusu gülebilmektir her şeye inat.
Yaşamak uğruna ölmek bu olsa gerek, sevmek uğruna acı çekmek bu olsa gerek. Hayat uğruna savaşmak bu olsa gerek, peki ya senin uğruna üzülmek niye?
Gördüler ayrı ayrı vardıkları yerde, sonsuza dek sürecek yanlışlıklarını. Gördüler ayrı ayrı kaldıkları yerde, ayrı ayrı büyüyen yalnızlıklarını.
Nereye atsam elimi kalp kırıklıkları batıyor avuçlarıma. Her adımda taştan da ağır sözler takılıyor ayaklarıma. Duymazlıktan gelebilseydim ne ala. Bakıyorum bu senenin hasadı da hüzün, ne koyacak yerim var artık ne de toplamaya mecalim.
Hani insan ağlamak ister, gözlerinden yaş gelmez, hani gülmek ister, yürekten gülmez. Hani birini bekler o hiç gelmez. İşte o zaman ölmek ister de ecel gelmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder