Manşet: Güzel olan benimdir, deme. Yorulursun. Benim olan güzeldir de, mutlu olursun.
Kapatın gözlerinizi. Ve karanlığı seyredin.
Affetmek, büyüklüğün şanındandır ve Allah, en büyüktür.
Sorulardır sana bütün verebildiğim. Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim.
Kaç gecedir dağları görüyorum rüyamda. Kaç gecedir babamı görüyorum.
Ya rasulallah. Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında.
Serçesi ölen 5 yaşındaki çocuğa taziyeye giden bir Peygamber sevilmez mi?
Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize, Senin yerine de baba dedik.
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni.
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı. Yedi uzun yıl geçerek. Yedi yıl dolaştın durdun.
Güzel olan benimdir, deme. Yorulursun. Benim olan güzeldir de, mutlu olursun.
Sen yoktun. Hz Âdem’deydi nurun Önce cenneti, Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun. O minicik bulut ilişiyor bakışlarına.
Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza. Başına pislikler saçılıyor. Başlar feda o mübarek başına.
Bunları sana anlatamazdım şehir gülü. Çünkü sen büyük şehrin insanıydın. Büyük sözler duymalıydın.
Adın geçer Hira’yı vahyin kokusu sarar nur yağar nur dağına Mübarek ayağına sabahın serinliği vurur.
Yurdum senin dağlarında, dağlarında hatıram var. Senden bana, benden sana aramızda bir sitem var.
Dikkat! Ölümü düşündüğünde, mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten. Üzerinde bir yazıyla seni ele veren.
İçimden bir his şöyle diyor: Ayrıl arkadaşlarından istasyonda. Sabahleyin git kente. İliklenmiş ceketinle.
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında? Onlar anne deyince sen yere mi bakardın.
Dünyayı ele geçirmek için ahreti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü Tealayı bırakmak ahmaklıktır.
Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü. Göster! Ah! Gösterme, gösterme yüzünü. Yine de gizle, ört hislerini.
Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen. Kimsenin yanında bulunmamış ve kimseyle konuşmamışsan.
Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler.
Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan. Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini. Çoğusu bilmiyor seni.
Gelseydin, dolaşsaydın sofralarımızı, bir tabak fazla görecektin, Bir bardak, bir kaşık fazla. Ve sofrada bir yer boş, başköşe!
Arşa reyhan kokusu salan o minik nefesini kokluyor. Cennet kokuları sarıyor gökleri ve yeri. Nurdan ayaklarını okşuyor annesinin eli.
Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun. Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun. ‘Seni bizim elimizden kim kurtaracak’ diyorlardı.
Rahmetini umarak günahkar bir dille; Allah azze ve celle Ya rasulallah, alemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, kalbimizden seyrediyoruz seni.
Sevgili! Ümmü Mektum gibi, Seni görmeden sana sesleniyoruz. Alıp verdiğin nefesi duyar gibi, Sanki açınca gözlerimizi, Seni görecekmişiz gibi, Sana sesleniyoruz.
Alemlere kutlu doğum haberini yayın müjde vermedik bir varlık bırakmayın. Ve ey medayin şefi titreyerek uyan. İstahrabatta yanan ateşlere sön emri verilsin.
Ben sana dağlarımın kokusuyla gelmiştim. Ben seni dağlarımın kokusuyla sevmiştim. Bırakıp gitmemeyi, terk etmemeyi, beklemeyi. Öğrendiğim dağlarımın kokusuyla.
Diğerinden ebu talip Seni büyütmek Fatıma’ya nasipmiş Şefkat kanatlarını yerlere serip saçlarını toplamak Bir anne gibi saçlarını taramak ona nasipmiş, Adın geçer Hatice’nin kalbinde en sevgili yar.
Nazarınla büyür yesribin çocukları Nazarınla taşları elmasa çevirirsin Gökyüzünden ayet yağar cibril yağmurlarıyla kalbine inenleri İnsanlığa veririsin www.sozde.net Ve son kez açılır semanın kapıları son kez vahyi getirir cibrili emin.
Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O’na binler salat, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut’u ver. O’na vesileyi lutfet. O’nu refik-i Âlâya yükselt. Bizi de affet. O’nun hatırına affet, zatının hatırına Affet.
Medine-i Münevvere’den dünyaya yayılan ashabın gibi, Eyyüb Sultan gibi, Kab bin Malik gibi, bir fecir vaktinde, henüz yirmisinde yirmi beşinde, bırakarak yurtlarını ocaklarını, hedeflerine ilahi rızayı koyan, arkalarına bakmayı ar sayan, yiğitler görecektin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder