9 Haziran 2018 Cumartesi

İbn-i Haldun Sözleri

İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur.
Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkar eder.
İlim bir kuyu, tartışma ise onun kovası gibidir.
Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.
Kalpleri müteferrik olanların akılları birleştirilemez.
İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür.
Coğrafya kederdir.
Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.
Her şeyi takdir eden Allah’tır ve O’ndan başka Rab yoktur.
Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler.
Merhamet, masum olduğu için her kalbe misafir olmaz.
Kıtlık zamanlarında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür.
Adaletsizlik medeniyeti mahveder.
Barbarlar savaşla yenip fetheder, medeniyetse sulhla fethedeni fetheder.
Mağluplar galipleri taklit ederler.
Çünkü insanların, başkalarının mükemmelliğini ve kendilerinden üstün olduklarını kabullenmeleri çok az görülecek bir durumdur.
İnsanı açlık öldürmez, alıştığı tokluk öldürür.
İlme yasak koyanlar veya insanları yalanla meşgul edenler, aklın ve insanlığın en büyük düşmanlarıdır.
Gayri memnunlar medeniyet kuramazlar.
Peygamberler bile, başkalarını yenmek için, kendileri gibi düşünen yol arkadaşları bulmak zorundadır.
Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.
İnsanların, başkalarının mükemmelliğini ve kendilerinden üstün olduklarını kabullenmeleri çok az görülecek bir durumdur.
Zulüm, umranın harap oluşunun habercisidir.
Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.
Bil ki mantık ilminde esas, ispat etmektir.
Öğretmenler, bilim sahibi olma yolunda öğrencilerine kitaplarını ezberletirler. Ancak bilimsel tartışmalarla ve münazaralarla, konuları ve sorunları zihinde yerleştirme suretiyle kestirilebileceğini unuturlar.
Durumdan duruma geçişler bütünüdür her şey. Bu değişmeler ve geçişler, kişilerde, sürelerde, kent ve kasabalarda olduğu gibi, tüm evrende, ülkelerde, kıtalarda, zamanlarda ve devletlerde de olur.
Bil ki kötü ve yerilmiş ahlaktan uzaklaşıp, üstün bir ahlaka ve kişiliğe sahip olmak, ancak kişinin kendisinde bir kemal ve yeterlilik vehmetmesiyle ve insanların kendisinin ilim ve sanatına muhtaç olduğunu hissetmesiyle gerçekleşir.
Aklın birçok mertebeleri var. Önce dış dünyanın id­rakı: taakkul. Taakkul demek tasavvur demektir, buna akl-ı temyizi de derler. İnsan bu meleke ile faydalıyı za­rarlıdan ayırır.
Kentliler, kendilerini rahatlık ve kaygısızlığın döşeğine salıvermişler, mutluluk ve bolluğa gömülmüşler, mallarını ve kendilerini koruma işini, yönetenlerine, valilerine, yargıçlarına ve sürekli koruma görevlilerine bırakmışlardır. Ve çevrelerini kuşatan kale duvarlarının, önlerinde dönüp dolaşan bekçilerin ve nöbetçilerin sağladığı güvenceyle uykuya dalmışlardır. Hiçbir kaygı, uyarı heyecanlandırmaz onları. Ellerinden kaçabilecek avları da yoktur. Alabildiğine iyimserlerdir ve kendilerini güvenlik içinde bulurlar. Bu nedenle silahlarını bırakmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder